20 Şubat 2009 Cuma

"KOKU" ROMANI ÜZERİNE...

Patrick Süskind'in, Almanya'da ilk yayımlanışında tam anlamıyla olay yaratan, aylarca liste başlarında kalan Koku adlı bu romanı, gerçekte alışılagelmiş çoksatarların oldukça dışında kalan, tarihsel boyutlarda kapsamlı bir toplum eleştirisini sergileyen bir kitap. Olay, 18. yüzyıl Fransasında geçer; kitabın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille ise tüm insani duyumlardan ve duygulardan yoksun, salt kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten kesinlikle çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan Grenouille, kendi kokusunun bulunmadığını, onun bulunduğu yerlerde insanların insan kokusunu alamadıklarını anladığı gün, dünyasını da yitirir. Kendisi için tek çıkar yol, başkalarına onun için sanki insanmış izlenimini verebilecek kokular sürünmektir. Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş toplum tekini, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dâhiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde ancak bir Kafka'da görülebilecek bir insanlık trajedisinin simgesidir.

NEDEN?

Çünkü, insanın en güçlü hafızası koku hafızasıymış...

Ve parfumle ilgili birkaç alıntı bilgi

parfüm, latince, kokulu duman anlamına gelen “perfumum” kelimesinden geliyor. tarihi ise oldukça eski:
günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce, mısırlılar güneş tanrıları râ için güneşin doğuşundan batışına dek kokulu otlar yakarlardı.
ölülerini ise kokulu yağlar kullanarak mumyalar, mezarlarına parfüm şişeleri ve kokulu kremler koyarlardı. nitekim, yapılan kazılarda mısır firavunu tutankhamon’un mezarından parfüm şişeleri ve krem vazoları çıkarıldı. mısırlılar günlük hayatlarında ise kokulu yağlar ve pomatlar kullanırdı. bunlar içinde en çok tercih ettikleri “kyphi” adını verdikleri kokulu bir yağdı. kyphi, bal, şarap, pirinç, mersin çiçeği, safran, katırtırnağı ve ardıç özlerinden oluşan bir karışımdı. nefertiti yasemin banyosu yapar, banyodan sonra vücuduna sandal ağacı, amber ve ender rastlanan çiçek özleri sürerdi.

çağdaş niteliklere sahip ve bilinen ilk parfüm 14. yüzyılda, 1370 yılında yapıldı ve güzelliğiyle ünlü macar kraliçesine atfedildi. esans ve biberiye yağı ile alkol karışımından elde edilmiş, lavanta yağı ile zenginleştirilmiş bu karışıma özel bir isim verilmesi de unutulmamıştı: “macar suyu”.

16. yüzyılda cam sanatının ilerlemesiyle birlikte parfümün gelişme süreci de hızlandı. o yıllarda parfümün en çok üretilip tüketildiği ülke fransa idi. fakat parfümün vücuda sürülmesinin hastalıklara neden olacağı düşünülür, parfüm sadece pis kokuları maskelemek için kullanılırdı. bu nedenle giysiler, eldivenler, mendiller, hatta mücevherler bile parfümlenirdi.

17. ve 18. yüzyıllarda, parfüm endüstrisi oldukça gelişti. özellikle fransa'nın grasse bölgesi parfüm endüstrisinin kalbi, merkezi haline geldi.

20. yüzyılda parfümler muhteşem şişeleriyle birer sanat eseri halini aldı. parfümler vücut kokularını bastırmak için değil, kişiliklerin altını çizmek için kullanılmaya başlandı ve çağdaş yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi.

-------------------

parfüm denilince ilk akla gelen şehir paris'tir.
19. yy sonlarında yapılmış bir istatistik cok enteresan neticeler vermiştir.
paris'te ki 100 kisiden iki kişi evinde bonyo yapmakta 18 kişi sadece çorap değştirmeden dağiştirmeye ayaklarını yıkamakta, 54 kişi ayaklarını kış boyunca ancak iki kere, ellerini ise cumartesiden cumartesiye yıkamakta, başlarına ise hiç su sürmemekte 26 kişi ise hiç yıkanmamaktadır.
paris'te banyocu ismi verilen bir esnaf gurubu vardı. bunlar bakır bir teneke ile dolaşırlardı. isteyen olursa içini sıcak su ile doldururlardı.
önce evin erkeği girer yıkanır onu sırasıyla evin hanımı. çocuklar, hizmetçiler takip ederdi. eğer adamlar tekneyi almaya gelmemişlerse evin köpeği de yıkanırdı.
bu çok lüks bir olaydı. orta halliler ise, ancak bayramlardan önce, önemli günlerde yıkanıp temizlenirlerdi. hele kadınların pek çoğu sadece evlenmeden önce yıkanırlardı.
yıllarca yıkanmayan, temizlenmeyen insanlar üzerlerindeki pis kokuyu örtmek için ağır parfümler kullanırdı.
kibar muhitlerde kadınlar yanlarında esansa batırılmış sünger parçaları taşırlar, arada bir koltuk altlarına sürerek kokularını örtmeye çalışırlardı. insanlar sudan korkuyorlardı ve pisliğe alışmışlardı.
parfüm sanayi işte böyle bir ortamda gelişmiştir.
halbuki o tarihlerde müslümanlarda her evde hamam vardı.

(birebir.net'ten)